Aylin Yaman: “Tıbbi Cihaz Sektörü Stratejik Yapısıyla Desteklenmeli, Yerli Üretici Teşvik Edilmeli, Ürünler Fiyat Odaklı Değil, Kalite Odaklı Olmalıdır…
Sağlık hizmeti sunumunda medikal teknolojilerin değerine dikkat çeken CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Yaman, “Tıbbi cihaz sektörü stratejik yapısıyla desteklenmeli, yerli üretici teşvik edilmeli, ürünler kalite değil kalite odaklı değerlendirilmelidir” dedi. Fiyat Kaliteden uzaklaştıkça maliyetin artacağı asla unutulmamalıdır Türkiye’de Sağlık Hizmet sunumundaki başarısızlık ancak tıbbi cihaz sektörünün akılcı tasarımı ile sağlanabilir.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ankara Milletvekili Aylin Yaman, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında tıbbi cihaz sektöründeki sorunlara dikkat çekti. Yaman dedi ki:
“TIBBİ CİHAZ DEYDİĞİMİZDE ANLADIĞIMIZ VE ANLAMAMIZ GEREKEN 6 GRUP VAR”
“Tıbbi cihazlar dediğimizde bizim anladığımız ve anlamamız gereken 6 başlıklık bir setimiz var. İlk küme sarf malzemeleri dediğimiz ve bandaj, pansuman, dikiş malzemeleri, medikal eldiven, şırınga, Sarf malzemeleri dediğimiz, kamuoyunda çok iyi bilinen ikinci grubumuz tanısal görüntüleme dediğimiz elektronik tanı cihazları, bizim de iyi bildiğimiz MR, tomografi gibi elektronik tanı cihazları.Ultraviyole ile çalışan cihazlardan anlıyoruz. ve kızılötesi ışınlar ve X-ray yani direkt X-ray cihazları.Üçüncü grubumuz diş ve dişçilik ürünleri dediğimiz yüzde 6’lık bir işe tekabül ediyor.Burada da dental artefaktlardan ve dental ekipmanlardan anlıyoruz ve dişçi el aletleri.
Dördüncü değerli kümemiz ve maalesef son dönemde branşta azalan tek kümemiz yüzde 7’lik bir gruba tekabül eden ortopedik protez işleri. Beşinci grubumuz; Bu küme, çoğumuzun hayatında kullandığı, özellikle ailelerindeki yaşlılar tarafından iyi bilinen hastalara yardımcı cihazlar olarak tanımlanan işitme cihazları, kalp pilleri, yürüyen robotlar gibi fizik tedavide kullanılan bir grup yabancı cihazdan oluşmaktadır. ve yüzde 10’luk kümeyi tanımlayan. Son kümemiz, aslında en büyük kümeyi oluşturan diğer tıbbi cihazlar dediğimiz şeydir. Tansiyon cihazları steteskop gibi el aletlerinin yanı sıra hepimizin hayatımızda çok iyi bildiği hastane yatakları, hastane mobilyaları, anestezi cihazları, tekerlekli sandalyelere karşılık gelir ve yüzde 29’luk bir kümeye karşılık gelir.
“TIBBİ TEKNOLOJİLER OLMAZLIĞIMIZ DİYORSAM”
Tüm bu tıbbi teknolojiler, sağlık hizmeti sunumu için gereklidir. Medikal teknolojiler erken teşhis, doğru teşhis, doğru tedavi, konforlu yaşam ve özellikle maliyet etkinliği açısından vazgeçilmezdir. Yaklaşık 2 buçuk milyar dolarlık pazar büyüklüğüne sahip olan bu segment, toplam sağlık harcamalarımızda yaklaşık yüzde 7’lik bir gruba tekabül ediyor. Buna yazılım gibi laboratuvar ürünleri gibi diğer tıbbi teknoloji grubunu da eklediğinizde sağlık harcamalarının yaklaşık yüzde 13’ü bu grupta yer alıyor. 11 binden fazla şirket ve bu şirketlerde çalışan 50 binden fazla çalışan tarafından temsil edilmektedir. 75 ülkede yaklaşık 420 milyar dolarla temsil edilen bir pazar dillere destan. Dolayısıyla yaklaşık 2,5 milyar dolarlık pazarıyla Türkiye tıbbi cihaz bölümü, dünya pazarının sadece yüzde 0,6’sına tekabül ediyor. Dünya pazarında var olması zor, çok emek yoğun, teknoloji yüklü bir şubedir.
Çok geniş bir ekosisteme sahip olması ve farklı kümelenmelerle etkileşim halinde olması gerçekten de tıbbi cihaz sektörünün yaşadığı zorlukların temel nedenlerinden biri. Bunun başında sağlık hizmeti sunucuları gelmektedir. Birinci basamak ayakta tedavi merkezlerinde devlet, üniversite ve özel hastaneler gibi ikincil sağlık hizmeti sağlayıcıları ile her zaman etkileşim vardır. Tabii ki en önemli konu finansman sağlayıcılar, burada temel kümeyi sosyal güvenlik kurumu ve aynı zamanda Devlet Malzeme Ofisi oluşturuyor. Tedarikçiler önemli bir gruptur. Yerel ve ulusal tedarikçiler, distribütörler, toptan ve perakendeciler, bayiler, hammadde tedarikçileri bu grup altında yer almaktadır. Aynı şekilde çok sıkı mücadele eden bir diğer grup da yerli üreticiler. Politika yapıcılar her sektörde olduğu gibi çok önemlidir, ancak birçok değişken ve farklı gruplar ve farklı bakanlıklar ile etkileşim olduğu için burada da bir zorluk vardır. STK’lar paha biçilmez tıbbi cihaz endüstrisindedir. Ayrıca sektörel taahhütler söz konusu ise; Üniversitelerde, araştırma merkezlerinde, tıp kümelerinde etkileşimi söz konusudur. Son olarak ve değerli bahislerden biri; Akreditasyon ve belgelendirme kuruluşlarıyla olan etkileşimi paha biçilmezdir.
“Türkiye’de tıbbi cihaz alımlarının yüzde 70’i kamu tarafından yapılıyor”
Türkiye’de tıbbi cihaz alımlarının yüzde 70’i kamu tarafından yapılıyor ve bu segment yüzde 85 ile ithalata bağımlı bir branş. Bu nedenle kamu alımlarının yüzde 85’inin ağırlıklı olarak ithalata bağımlı olduğu bir sektörün en büyük riski kur dalgalanmaları. Yaklaşık 1 milyar dolarlık bir ihracattan bahsediyoruz. Bunun en büyük payı yüzde 43 ile hastane yatakları, el aletleri ve tekerlekli sandalyeli çalışmalarda bulunuyor. Bu çalışmaları sarf malzemeleri takip ediyor ama ne yazık ki yüksek teknoloji gerektiren cihazların ihracatı yüzde 6 gibi daha düşük bir oranda temsil ediliyor. İhracatlarımız ağırlıklı olarak Doğu Avrupa, Çin ve Irak’a yapılmaktadır. Tıbbi cihaz ithalatına baktığımızda; Tanısal görüntülemede çoğunlukla importe artefaktlar kullanılmaktadır. Amerika başta olmak üzere Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerinden ithalat yapılmaktadır. Bu da demek oluyor ki kur riskinde hem dolar, hem euro hem de Uzakdoğu para birimlerinin riskini taşıdığınızı belirtmeniz gerekiyor. İç Pazar açısından bakıldığında; En değerli nokta sarf malzeme işleri, iç piyasanın talebi yurtdışı işlerle karşılanıyor. Ancak yerli eserler dış piyasaya veriliyor. Şubenin en fazla akım açığı verdiği küme gösterge cihazlarındadır. Yerli üretimin pazar talebine sunduğu tek küme diş hekimliğinde. Kendimiz üretip kendi pazarımızda satabiliyor olmamız gurur kaynağımız diyebiliriz. Yabancı artefakt kullanımının en az, ihracatın ise en yeterli olduğu küme şırınga, iğne ve dikiş materyallerindedir.
“TIBBİ CİHAZ SEKTÖRÜNDEKİ MEVCUT SORUNLARI 6 GRUPTA İNCELEDİK”
Tıbbi cihaz sektöründeki güncel sorunları 6 kümede inceliyoruz. Son zamanlarda yaşadığımız temel sorunlardan biri; Avrupa Birliği’nde uyumluluk düzenlemesi için gerekli tıbbi cihaz düzenleme standartları. Uyum için çok önemli olan, olması gereken ancak finansman ihtiyacı olan bir dizi yenilik. Klinik araştırma alanında deneyim eksikliği, çalışma dokümantasyon sorunları, altyapı eksikliği ve deneyimli personel eksikliği bu kümedeki ana sorunlardan biridir. İkinci küme; onay ve belgelendirme yükümlülükleri. Bu sette çok yüksek maliyet. Özellikle bariz işleri için yerel bir onay kuruluşunun olmaması en önemli konulardan biri ve firmaları çaresiz bırakıyor. Üçüncü önemli sorun; teşvik programlarının yetersizliği. Yerli üretimi desteklemek istiyoruz ama teşvikler yeterli değil. Şubenin ihtiyacı olan alana paralel değildir.
dördüncü küme; geri ödeme süreçlerinin belirsizliği. 2-3 yıl gibi bir sürede 60 gün 90 gün 120 gün olan geri ödeme süresindeki geri ödeme sorunları sektördeki belirsizliği artırmakta ve yatırımcıları korkutmaktadır. En temel sorunlardan biri, ilaçlarda olduğu gibi sağlık uygulama bildirimi fiyatlarında bir güncelleme olmaması, yenilikçi kaliteyi artıran ürünler için geri ödeme alma konusunda önemli bir direnç ve girişimciler için rastgele bir rehberlik programının olmamasıdır. . Beşinci küme; tıbbi cihaz satış sürecinde zorluklar yaşanıyor. Kamu ihale şartnamelerinin kaliteden çok fiyata odaklı olması ve küçük ve orta ölçekli üreticilerin büyük kamu ihalelerine katılmasını zorlaştıran kriterler, yerli üreticilerin bu branşta korkmasına neden oluyor. Son kümemiz ise kur riski ve hammaddede dışa bağımlılık nedeniyle üreticiyi korkutmasıdır.
“YÜZDE 18’LİK SON DÖNEMDE YÜZDE 8 VE YÜZDE 20 FARKLI KDV UYGULAMALARINDAN KAÇINILMALIDIR”
Her şeyden önce, geri ödeme planının oluşturulması ve buna çok sıkı bir şekilde uyulması. Yatırımcıyı en çok korkutan geri ödemeyi ne zaman alacağını bilmeyen bireylerin ödemesi mümkün değildir. Bu takvimi mutlaka oluşturmak ve kurallara net bir şekilde uymak gerekmektedir. Sağlık uygulama bildirimi fiyatları mutlaka sık sık, şeffaf ve kalite odaklı olarak güncellenmelidir. Avrupa Birliği uyum düzenlemeleri için stratejik adımlar atılması gerekmektedir. Başta Türk Standartları Enstitüsü olmak üzere yerel, onaylı ve yetkili kuruluşların sayısı artırılmalı ve bu durum makul aralıklarla duyurulmalıdır. Teşviklerin çok aktif ve sektör bazlı olması gerekiyor. Kritik segment kümelerinin mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Yerli marka ve çalışmaların kullanıcı algısını iyileştirmeye yönelik stratejik planlar yapılmalıdır. Yerli üretimin neden iç piyasada kullanılması gerektiğine dair bilimsel verilerle güven verecek ve bu konuda düzenli bilgi sağlayacak bir stratejik plana ihtiyaç vardır. Satış sonrası izleme faaliyetleri için geri ödeme ayrıca ekstra bir finansman artışı gerektirir. KDV uyumsuzlukları ortadan kaldırılmalıdır. 18’in son döneminde yüzde 8 ve yüzde 20’lik farklı KDV uygulamalarından kesinlikle vazgeçilmelidir. Tıbbi cihaz sektörü stratejik yapısıyla desteklenmeli, yerli üretici teşvik edilmeli, ürünler fiyat değil kalite odaklı değerlendirilmelidir. Kaliteden uzaklaştıkça maliyetin artacağı asla unutulmamalıdır. Türkiye’de sağlık hizmeti sunumunda aksama yok ama tıbbi cihaz sektörünün akılcı tasarımı ile sağlanabilir.”